3 Mayıs 2013 Cuma

Criminal 2. Bölüm


  Neredeyse bir hafta geçmişti ve hiçbir haber yoktu.Belki bir haber gelmiştir diye Ae Cha sürekli Bay Jin’in arkasından gizlice dolaşıp , konuştuklarını dinliyordu.
   Yine eli boş bir şekilde Bay Jin’in çalışma odasının kapısından dönerken telefonuna mesaj geldiğini belli eden sesi duydu.Odasına girip telefonunu çıkardı.Mesaj bilmediği bir numaradandı.
“Artık benim ne kadar adi bir adam olduğumu biliyorsun fakat sana her zaman içimden geldiği davrandım.Eğer kabul edersen seni son bir kez görmek istiyorum.Gece 12’de bir ay önce ayağını incittiğin parkta seni bekliyorum. J.H”
   Ae Cha gece 12’ye doğru dadısına bir not bırakarak sevdiği adamı görmek için gitti.
        [Jung Hee]
   Evet biliyorum.Ben adi bir adamın tekiyim ama istemeyerekte olsa dolandırdığım adamın kızına aşık oldum.şimdi onu son bir kez görmek için neredeyse iğnenin ucu kadar bir umutla bekliyorum.
      12:17
   Saat 12yi geçti ve Ae Cha hala gelmedi.Tabi ki gelmez.Benim gibi bir dolandırıcı için neden gelsin.Gelse gelse anca polis gelir.Gitme vakti geldi.
   Tam saklandığım gölgeden çıkıp gidiyordum ki arkamdan birinin JUNG HEE diye bağırdığını duydum.Ae Cha.
   Ae Cha koşarak bana doğru geliyordu.Aramızda bir metre kadar mesafe kala durup soluklanmaya başladı.Nefesini düzene soktuğunda başını kaldırıp o çok sevdiğim gülümsemesini sundu bana.Ne diyeceğimi gerçekten bilemiyordum.
“Ae Cha”
“Jung Hee” Aynı anda birbirimize seslenmiştik.Susup ne diyeceğini beklemeye başladım ama hiçbir şey demiyordu.Onun yerine aramızdaki mesafeyi kapatıp bana sarıldı.Ne yapmalıydım şimdi?
   “Ae Cha” diyerek omuzlarından tutup onu biraz uzaklaştırdım kendimden.Gözlerine baktığımda hala tüm içtenliğiyle gülümsüyordu.Nasıl benden nefret etmiyordu?
“Jun Hee”diye tekrarladı yine.
“Benim adım Jung Hee değil. Adım Dong-Yul.” dedim.Omuzlarını silkip;
“Umurumda değil.Sonuçta sen…”cümlesinin devamını getirememişti.
“Sonuçta ben dolandırıcı,adi bir pisliğim.”diyerek kendim getirdim cümlenin sonunu.Hemen başını itiraz edercesine salladı.
“Hayır.Senin bir dolandırıcı olman umurumda değil.Jung… Iıı… Dong-Yul ben… ben sana aşık oldum.”Gerçekten doğru muydu bu duyduklarım
      [Yazarın Ağzından]
   Dong-Yul duyduğu sözler karşısında hem çok şaşırmış hem de çok mutlu olmuştu.Çünkü o da Ae Cha’ya aşıktı.
    Yul Ae Cha’yı kendisine çekip dudaklarını küçücük, masum bir öpücük kondurup sıkıca sarıldı ve şu sözleri fısıldadı;
“Seni seviyorum.”
     2 Yıl Sonra…
   [Ae Cha]
  Hiç zaman kaybetmeden Yul ile yasadışı yollardan Türkiye’ye kaçtık. Kendimize mütevazi bir hayat kurduk ve hemen evlendik.Şimdi 3 aylık hamileyim.Türkler bizi son derece sıcak karşıladı.Zaten yarı Türk olduğum için uyum sağlamam zor olmadı.
   Babam olacak o adam artık bizi aramayı bıraktı. Bayan Hwa’da geçen sene geçirdiği kalp krizinde hayata veda etmiş. Bu yüzden kendimi gerçekten çok suçlu hissediyorum.Ama eminim ki şu andan Bayan Hwa ve annem beni izliyorlar.Dadıma,kaçarken yazdığım notu öğrenmek ister misiniz?
“Dadı. Seni yalnız bırakacağım için çok üzgünüm ama sebeplerim var.Bu evde beni tutan tek sen ve annemin hatıraları vardı.Bay Jin’in aslında babam olmadığını;babamı annemi elde etmek için öldüren amcam olduğunu biliyorum.Annemin üzüntüden hayata veda ettiğini biliyorum.Tekrardan senden tüm kalbimle özür diliyorum dadıcım ama ben bir suçluya aşık oldum.Hayatımı onunla geçirmek istiyorum .Koca bir yalanın içinde değil.”

2 Mayıs 2013 Perşembe

Criminal Bölüm 1


Criminal ~  

Çekilen perde sesi ve gözlerim kapalı olduğu halde rahatsız eden aydınlığın sebebini anlamak için gözlerimi ovuşturup yatağımdan doğruldum.Gözlerimi ovuşturmanın etkisiyle bulanık gören gözlerim netleştiğinde kırlaşmış saçları ,hafif kamburu ve yaşlılığın etkisiyle yüzü kırışmış Bayan Hwa’nın kırışmış gözleriyle karşılaştım.
“Günaydın küçük hanım.”
“Ya dadı! Bana küçük hanım deme lütfen.Bak ben büyüdüm ve yirmi yaşına geldim.”
“Olabilir ama ben de seninle birlikte yaşlandım kızım.”
   Bayan Hwa bu evin emektarlarından. Bu evde en çok sevdiğim , beni burada tutan ve bana destek olan tek insan. Aynı zaman da annemin eskiden güvendiği tek kişiydi.Bende onun hayatındaki tek kişiyim sanırım.
   Ben sekiz yaşındayken annem bizi birbirimize emanet etmişti.Hasta yatağında son nefeslerini verirken  “Sizi önce tanrıya sonra da birbirinize emanet ediyorum.Bayan Hwa kızıma iyi bak.” olmuştu.
   Sanki “Bu kızın babası yok mu?”  diye fısıltılar geliyor kulağıma.Merakınızı gidereyim.Babadan kastınız her eve geldiğinde size kollarını açan , sizinle çocuklar gibi eğlenen , halinizi hatırınızı soran ve özel zamanlarınızda yanınızda olan bir baba ise HAYIR yok ama sadece kan bağım bulunan bir baba ise EVET maalesef var.
   Daha fazla bu tatlı atışmayı uzatmadan üzerime “KILL ME” yazan beyaz bir tişört ve  siyah mini bir şort geçirip aşağıya indim.Kahvaltı hazırlanmış beni bekliyordu.
“Bay Jin gittiler mi dadı?”Babam olacak adama hep böyle seslenirim.
“Evet kızım.Sabah erkenden çıktı.”
   Ben öyle Bay Jin gibi sabah erkenden kalmalara falan gelemem.Gece geç yatar öğlene anca kalkarım.Bir zamanlar Bay Jin ile tartıştığımız konulardan biri de buydu ama bir süre önce pes etti. “Ne halin varsa gör.” Dedi.
   Karnımı doyurduktan sonra yürüyüş için çıktım. Her ne kadar sıcak hava tenimi yakıp ,annemin çok sevdiği için kesemediğim uzun kızıl saçlarımı terden yapış yapış yapsa da tempomu hızlandırdım. Tüm gücümle koşmaya başladım.Uzun ağaçlara gölgelenmiş bir parka geldiğimde dinlenmek için durup kendimi hemen yeşil çimenlerin üzerine attım.Kollarımı destek yapıp ,kafamı arkaya atıp , yaprakların arasından süzülen hafif güneş ışığının tenime işlemesine izin verdim.Tam huzura kavuşmuştum ki telefon çaldı.
“Oooo… Bay Jin. Siz kızınızı hiç arar mıydınız? Genellikle dadımı arayıp derdini ona söyler, sonra dadım beni arardı.”
“Tamam uzatma Ae Cha. Acelem var. Evdeysen hemen dışarıya çık.Akşama kadar uğrama.Yeni ortağım geliyor.”
“Bu nasıl bir baba.Nasıl kızını evden kovabiliyor.” Diye düşündüğünüzü biliyorum.İşte böyle bir adam Bay Jin. Benden nefret ediyor. Ah ne garip (!) ki bende ondan.
“Elimde olsa hiç dönmemek üzere giderdim ama Bayan Hwa ve annemin anılarına sahip çıkmak için kalmalıyım.”dedim sertçe. Cevap olaraksa “Uzatma” deyip telefonu yüzüme kapattı.                                                              Hahh… Ben de Ae Cha’ysem seni yeni ortağına rezil etmez miyim?
   Bir iki saat oyalandıktan sonra eve gittim. Köşkün önündeki arabalar bakılırsa misafir ve Bay Jin evdeydi. Zili çalmak yerine aşağıdaki mutfak kapısından girdim. Aşçı kendimi kaybetmiş bir şekilde yemek yapıyordu ve hizmetçilerle dadı ortalıkta yoktu.Merdivenlerden çıkıp salon bölümüne geldiğimde duvarın arkasında durup önce bir duruma bakmaya karar verdim.
   Bay Jin arkası bana dönük bir şekilde bacak bacak üstüne atmış elinde bir fincan ile ; karşısında oturan uzun boylu , siyah saçlı ve oldukça genç gözüken biriyle muhabbet ediyordu.Çaprazında ise kır saçlı , önceden birkaç kez gördüğüm bir adam oturuyor.Tahminime göre o genç çocuk Bay Jin’in yeni iş ortağı olmalı da nasıl? Çocuk en fazla yirmi beş – yirmi altı yaşlarında duruyor.Bay Jin kolay kolay tecrübesiz birini işe almaz ki bu iş ortağı.
  Duvarın arkasında saklanmayı bırakıp salona doğru yürüdüm.Bay Jin’in karşısında oturan ve yeni ortağı olduğunu tahmin ettiğim kişi gülen yüzünü kaldırıp bana bakıyordu.Bay Jin’de kafasını çevirip bana bakmaya başladı.Resmen             “Senin ne işin var burada?” bakışı atıyordu.Bende onu görmezden gelip yüzüme bir gülümseme yerleştirerek misafirlerin yanına gittim.
“Merhaba. Hoş geldiniz.”diyerek hafifçe eğildim.
Karşımdakiler de “Hoş bulduk.” Diyerek karşılık verdiler.Ben hal hatır soramadan Bay Jin araya girdi.
“Ne işin var senin burada?”Kendimi ona doğru çevirerek ;
“Ah babacığım.Duş almam gerekiyordu.Ondan geldim.”dedim yüzümdeki gülümsemeyi daha da büyülterek.
“Babacığım bu arada beni yeni iş ortağınla tanıştırmayacak mısın?”dedim inat edercesine.Belli etmese de Belli etmese de sinirden köpürdüğünü hissedebiliyorum.
“Yeni iş ortağım Jung Hee.Bu da kızım Ae Cha” dedi kabaca.
“Tanıştığıma çok memnun oldum güzel bayan” dedi Jung Hee.
“Ben de memnun oldum.”dedim.
“Bundan sonra baya görüşeceğiz sanırım.”Ben mi yanlış gördüm yoksa bu çocuk bana göz mü kırptı?
“Ben pek işlerle ilgilenmem.Gezer tozar eğlenirim.Babamın hep dediği gibi boş gezenin boş kalfasıyım.”Jung Hee kısa bir kahkaha atıp;
“”Ah siz gençler.”diye başını iki yana sallamaya başladı.
“Sizin benden pekte büyük olduğunu düşünmüyorum.”
“Haklısın. Yirmi beş yaşındayım.”dedi.
“Hayret babam asla tecrübesiz, bu kadar genç birini almazdı işe ki siz iş ortağı olmayı başarmışsınız.Dikkat edin yaşlı domuşuklar içinde kafayı yemeyin.”Böyle deyince tekrar kısa bir kahkaha attı.
“Bay Jin gerçekten çok tatlı bir kızınız var.”dedi önce Bay Jin’e bakarak.Sonra kafasını yüzünü tekrar bana çevirdi.
“Neden delireyim ki?”
“E malum. Çoğu yaş kemale ermiş.Çok yavaş hareket ediyorlar.Hatta eminim ki aralarında ismini bile hatırlayamayan bunaklar vardır.”Birden arkamda hafif bir rüzgar esti.
“Sen nasıl konuşuyorsun öyle Ae Cha!”diye bağırdı Bay Jin.Ben de sadece kafamı ona çevirip omuz silktim.
“Neyse tekrardan hoş geldiniz.Şimdi izninizle duş alacağım.”dedim.
“Akşam yemeğinde umarım bize eşlik edeceksinizdir?”diye sordu Jung Hee.Bay Jin “Akşam için plan…”cümlesini tamamlayamadan;
“Tabi ki.Babamın yeni iş ortaklığını kutlamalıyım.Öyle değil mi?”
“Akşam görüşürüz o zaman.”
“Görüşürüz.”diyerek Bay Jin’e bakmadan yukarıya çıkıp duşumu aldım.
    Yemeği dışarıda yiyeceğimize göre biraz daha özenli giyinmeliydim.Aslında öyle şeylere dikkat etmem .Hep spor takılırım.Kot-tişört.Ama bu sefer farklı.Dolabımı açıp didik didik ettim fakat YOK.Giyebileceğim hiçbir şey yok.Hemen Bayan Hwa’yı çağırdım.
“Dadı ya bu gün için giyebileceğim elbise lazım.Yardım et bana.” Bayan Hwa biraz düşündükten sonra eliyle bir dakika işareti yapıp odadan çıktı.Kısa süre içinde beyaz bir kutu ile geri döndü ve kutuyu bana uzattı.Kutunun kapağını açtığımda kırmızı puantiyeli elbiseyi nazikçe çıkardım.
“Bu elbise annene aitti.”dedi Bayan Hwa.Elimde tuttuğum elbiseye sıkıca sarıldım ve uzun zamandır özlem duyduğum kokuyu içime çektim.Bu sırada fark etmeden bir damla yaş akıp krem rengindeki halımı ıslattı.
   Kendimi toparlayıp hazırlandım.Elbise üzerime tam olmuştu.Saçlarımı dağınık topuz yapıp yanlardan bukleler bıraktım.Hafif bir makyaj ve geçen sene bir arkadaşımın aldığı, elbiseme uygun beyaz platform topuklu ayakkabıları giydim.Aynanın karşısına geçip son bir kez baktım kendime.
   Bu ben miydim?Ben ki ,üstünden pantolon ve tişörtleri çıkarmayan kız şimdi hanım hanımcık biri olmuştu.
   Aşağıya indiğimde Bay Jin mecburi olarak beni bekliyordu. “Hadi gidelim.”diyerek karşısına dikildim.Öylece bakakaldı. Gözleri dolmuştu.
“Annene çok benziyorsun.”dedi.Şu anda duygusallığın sırası değildi.Gözlerimi devirip kapıya yöneldim ama arkamda hiçbir hareketlilik yoktu.Arkama dönüp “Hadi gitmiyor muyuz?”dedim.
    Bay Jin yeni iş ortağı için Seul’deki en muazzam resturuantlardan  birinde yer ayırtmış.ilk girdiğinizde belli bir düzene göre sıralanmış masalarla karşılaşıyorsunuz.Resteurant bir otelin teras katında ve etrafta ışıklandırmalar var.Köşede geleneksel enstrümanları çalan bir grup.Anlayacağınız tam bir sosyete işi ama hakkını vermek gerek,manzarası harika.
   Ben aval aval etrafa bakınırken Bay Jin’in seslenmesiyle önceden ayırtılmış olan masaya doğru ilerledim.Jung Hee henüz gelmemişti.Bay Jin ile karşı karşıya oturduk.
“Geç kaldığım için çok üzgünüm.”Jung Hee geç kalmış olduğundan biraz utanmışa benziyordu.Yüzüme bir tebessüm yerleştirerek ayağa kalkıp selamladım.
“Önemli değil oğlum.Biz de yeni geldik.”Bay Jin Jung Hee’ye oğlum mu dedi?
    Jung Hee sandalyeyi çekerek yanıma oturdu.Kısa sürede tatlı bir sohbet başladı.
“Cha bir şey soracağım fakat…”Jung Hee ne soracaksa sorupla sormama arasında gidip geliyordu.
“Ne istersen sorabilirsin.”
“Şey… Sen bize benzemiyorsun.Yani …” Kısa bir kahkaha attım.
“Neden bu kadar sıkıyorsun kendini.”dedikten sonra biraz daha ciddileştim.
“Evet çekik gözlü değilim.Ben tam Koreli değilim.Yarı Türk’üm.Annem bir Türktü.”dedim.O sırada çaktırmadan Bay Jin’e baktım.Yerinde huzursuzca kımıldadı.
   Muhabbet gittikçe işle ilgili olmaya başladı.haliyle sıkıntı bastı.Bir süre sonra izin isteyerek –tabi ki nezaketten yoksa onlara ne-lavaboya gittim.Zaten neredeyse hiç gözükmeyen makyajımı temizledim.Maksat zaman geçirmek.Geri dönüğümde hiç muhabbetlerine karışmadan sessizce yerime oturdum.
“ Hadi yeni iş ortaklığı içi kadeh kaldıralım.”dedi Bay Jin.Nasıl ters bir adam bu yaa? Yemek yenmeden önce kadeh kaldırılmaz mıydı? Aman banane.Zaten hemen çarptığı için hemen çapıyor.
   Bay Jin ve Jung Hee’nin uzattıkları şarap kadehlerine ben de içinde su olan kadehi tokuşturdum.
    Uzayıp giden gecenin sonunda Bay Jin’in kalkmasıyla eve dönüş vaktinin geldiğini anladım.
“Ben gelmiyorum baba.Biraz yürümek istiyorum.”O kadar çok yedim ki hazımsızlık çekiyordum.Bay Jin başını “sen bilirsin” der gibi salladı.
   Jung Hee’ye “İyi geceler “diledikten sonra her tarafı ışıl ışıl parıldayan bir parkta yürümeye başladım.Kafamı kaldırdığımda ağaç dalları arasında zorlukla gözüken yıldızlara dikkatlice baktım ve kendimi az sonra yerde buldum.
“Lanet olası topuklular.Off…”diye kendi kendime söylenirken bir el uzandı.Başımı kaldırdığımda Jung Hee ile göz göze geldim .
“Siz burada ne yapıyorsunuz?Evinize gitmediniz mi?”
“Sizin gibi güzel bir bayanı bu saatte yalnız başına bırakamazdım.”dedi.Bir şey demeden uzattığı elini tutarak kalmaya çalıştım ama bileğimin acısıyla hareket edemedim.
“Bileğim.”dedim kesik kesik acı içinde soluyarak.Gözlerimi kapatıp, acımı dindirmek için bileğimi ovalarken kendimi birden boşlukta hissettim.Gözümü açtığımda Jung Hee’nin kucağında buldum kendimi.
“Ne yapıyorsunuz?”
“Hastaneye gidiyoruz.”dedi hiç zorlanmadan hızla yürürken.Bende sesimi çıkarmanda Jung Hee’nin kucağına iyice yerleşip baş döndüren parfüm kokusunu içime çektim.
   Doktorlar “bileğimi incittiğimi, bir süre üstüne basmamam gerektiğini “söyledi.Eve vardığımızda beni bekleyen dadım açtı.
“Ne oldu?” dedi telaşlanarak.
“Dadı endişelenme.Bileğimi burmuşum.”dedim.Bu sırada Jung Hee’nin kucağındaydım.
    Jung Hee beni her ne kadar karşı çıksam da odama kadar taşıdı.
“Teşekkür ederim.”
“Vazifemdi.”dedi kibar bir biçimde ve “İyi geceler “ diyerek gitti.
         1 Ay Sonra…
   Kısa süre içinde ayağım iyileşti.Bu süreçte Jung Hee sürekli ziyaretime geldi ve şu anda çok iyi bir arkadaşlığımız var.Bay Jin bundan pekte hoşnut değil ama sesini çıkaramıyor.
     4 Gün Sonra…
Son 4 gündür Jung Hee’ye ulaşamıyorum.Sanırım işleri yoğun fakat neden telefonu servis dışı?
[Yazarın Ağzından]
   Ae Cha daha fazla dayanamayıp Bay Jin ile konuşup,ona Jung Hee’yi sormak için çalışma odasına gitti.Kapıyı tam çalacakken Bay Jin’in bağıra çağıra konuştuğunu duydu.
“Bu nasıl olur?Nasıl bu şekilde dolandırılırım.Hem o kadar araştırmıştım.Nasıl kandırılabilirim?”Kısa bir sessizliğin ardından bu sefer daha alçak bir sesle konuşmaya başladı Bay Jin.
“Hemen o Jung Hee adındaki dolandırıcıyı bulun.Hangi cehennemdeyse çıkarın getirin.Umarım polisler önce bulur.Yoksa…”Ae Che daha fazla dinlemek istemediğinden odasına geri döndü.
   Ae Cha duyduklarına her ne kadar şaşırsa da Jung Hee’ye sinirlenemiyordu.Babasına olan nefreti o kadar baskındı ki ona gelen her kötülüğe sevinebiliyordu.Ae Cha düşünmeye başladı.Bir aydır yaşadıkları yalan mıydı?Aslında pekte bir şey geçmemişti aralarında.Arada bir buluşan gözler ve ardından kızaran yüzler.Kalp çarpıntıları…
   Sonra Ae Cha bir aydır kendine itiraf edemediği şeyi sonunda itiraf etti.Şu bir ay içerisinde bir gerçek vardı.Ae Cha bir suçluya aşık olmuştu.