Criminal ~
Çekilen
perde sesi ve gözlerim kapalı olduğu halde rahatsız eden aydınlığın sebebini
anlamak için gözlerimi ovuşturup yatağımdan doğruldum.Gözlerimi ovuşturmanın
etkisiyle bulanık gören gözlerim netleştiğinde kırlaşmış saçları ,hafif kamburu
ve yaşlılığın etkisiyle yüzü kırışmış Bayan Hwa’nın kırışmış gözleriyle
karşılaştım.
“Günaydın
küçük hanım.”
“Ya dadı!
Bana küçük hanım deme lütfen.Bak ben büyüdüm ve yirmi yaşına geldim.”
“Olabilir
ama ben de seninle birlikte yaşlandım kızım.”
Bayan Hwa bu evin emektarlarından. Bu evde
en çok sevdiğim , beni burada tutan ve bana destek olan tek insan. Aynı zaman
da annemin eskiden güvendiği tek kişiydi.Bende onun hayatındaki tek kişiyim
sanırım.
Ben sekiz yaşındayken annem bizi birbirimize
emanet etmişti.Hasta yatağında son nefeslerini verirken “Sizi önce tanrıya sonra da birbirinize
emanet ediyorum.Bayan Hwa kızıma iyi bak.” olmuştu.
Sanki “Bu kızın babası yok mu?” diye fısıltılar geliyor kulağıma.Merakınızı
gidereyim.Babadan kastınız her eve geldiğinde size kollarını açan , sizinle
çocuklar gibi eğlenen , halinizi hatırınızı soran ve özel zamanlarınızda yanınızda
olan bir baba ise HAYIR yok ama sadece kan bağım bulunan bir baba ise EVET
maalesef var.
Daha fazla bu tatlı atışmayı uzatmadan
üzerime “KILL ME” yazan beyaz bir tişört ve siyah mini bir şort geçirip aşağıya
indim.Kahvaltı hazırlanmış beni bekliyordu.
“Bay Jin
gittiler mi dadı?”Babam olacak adama hep böyle seslenirim.
“Evet
kızım.Sabah erkenden çıktı.”
Ben öyle Bay Jin gibi sabah erkenden
kalmalara falan gelemem.Gece geç yatar öğlene anca kalkarım.Bir zamanlar Bay
Jin ile tartıştığımız konulardan biri de buydu ama bir süre önce pes etti. “Ne
halin varsa gör.” Dedi.
Karnımı doyurduktan sonra yürüyüş için
çıktım. Her ne kadar sıcak hava tenimi yakıp ,annemin çok sevdiği için
kesemediğim uzun kızıl saçlarımı terden yapış yapış yapsa da tempomu
hızlandırdım. Tüm gücümle koşmaya başladım.Uzun ağaçlara gölgelenmiş bir parka
geldiğimde dinlenmek için durup kendimi hemen yeşil çimenlerin üzerine
attım.Kollarımı destek yapıp ,kafamı arkaya atıp , yaprakların arasından
süzülen hafif güneş ışığının tenime işlemesine izin verdim.Tam huzura kavuşmuştum
ki telefon çaldı.
“Oooo… Bay
Jin. Siz kızınızı hiç arar mıydınız? Genellikle dadımı arayıp derdini ona
söyler, sonra dadım beni arardı.”
“Tamam
uzatma Ae Cha. Acelem var. Evdeysen hemen dışarıya çık.Akşama kadar uğrama.Yeni
ortağım geliyor.”
“Bu nasıl bir
baba.Nasıl kızını evden kovabiliyor.” Diye düşündüğünüzü biliyorum.İşte böyle
bir adam Bay Jin. Benden nefret ediyor. Ah ne garip (!) ki bende ondan.
“Elimde olsa
hiç dönmemek üzere giderdim ama Bayan Hwa ve annemin anılarına sahip çıkmak
için kalmalıyım.”dedim sertçe. Cevap olaraksa “Uzatma” deyip telefonu yüzüme
kapattı.
Hahh… Ben de Ae Cha’ysem seni yeni ortağına rezil etmez miyim?
Bir iki saat oyalandıktan sonra eve gittim.
Köşkün önündeki arabalar bakılırsa misafir ve Bay Jin evdeydi. Zili çalmak
yerine aşağıdaki mutfak kapısından girdim. Aşçı kendimi kaybetmiş bir şekilde
yemek yapıyordu ve hizmetçilerle dadı ortalıkta yoktu.Merdivenlerden çıkıp
salon bölümüne geldiğimde duvarın arkasında durup önce bir duruma bakmaya karar
verdim.
Bay Jin arkası bana dönük bir şekilde bacak
bacak üstüne atmış elinde bir fincan ile ; karşısında oturan uzun boylu , siyah
saçlı ve oldukça genç gözüken biriyle muhabbet ediyordu.Çaprazında ise kır
saçlı , önceden birkaç kez gördüğüm bir adam oturuyor.Tahminime göre o genç
çocuk Bay Jin’in yeni iş ortağı olmalı da nasıl? Çocuk en fazla yirmi beş –
yirmi altı yaşlarında duruyor.Bay Jin kolay kolay tecrübesiz birini işe almaz
ki bu iş ortağı.
Duvarın arkasında saklanmayı bırakıp salona
doğru yürüdüm.Bay Jin’in karşısında oturan ve yeni ortağı olduğunu tahmin
ettiğim kişi gülen yüzünü kaldırıp bana bakıyordu.Bay Jin’de kafasını çevirip
bana bakmaya başladı.Resmen “Senin
ne işin var burada?” bakışı atıyordu.Bende onu görmezden gelip yüzüme bir
gülümseme yerleştirerek misafirlerin yanına gittim.
“Merhaba. Hoş
geldiniz.”diyerek hafifçe eğildim.
Karşımdakiler
de “Hoş bulduk.” Diyerek karşılık verdiler.Ben hal hatır soramadan Bay Jin
araya girdi.
“Ne işin var
senin burada?”Kendimi ona doğru çevirerek ;
“Ah
babacığım.Duş almam gerekiyordu.Ondan geldim.”dedim yüzümdeki gülümsemeyi daha
da büyülterek.
“Babacığım
bu arada beni yeni iş ortağınla tanıştırmayacak mısın?”dedim inat
edercesine.Belli etmese de Belli etmese de sinirden köpürdüğünü
hissedebiliyorum.
“Yeni iş
ortağım Jung Hee.Bu da kızım Ae Cha” dedi kabaca.
“Tanıştığıma
çok memnun oldum güzel bayan” dedi Jung Hee.
“Ben de
memnun oldum.”dedim.
“Bundan
sonra baya görüşeceğiz sanırım.”Ben mi yanlış gördüm yoksa bu çocuk bana göz mü
kırptı?
“Ben pek
işlerle ilgilenmem.Gezer tozar eğlenirim.Babamın hep dediği gibi boş gezenin
boş kalfasıyım.”Jung Hee kısa bir kahkaha atıp;
“”Ah siz
gençler.”diye başını iki yana sallamaya başladı.
“Sizin
benden pekte büyük olduğunu düşünmüyorum.”
“Haklısın.
Yirmi beş yaşındayım.”dedi.
“Hayret
babam asla tecrübesiz, bu kadar genç birini almazdı işe ki siz iş ortağı olmayı
başarmışsınız.Dikkat edin yaşlı domuşuklar içinde kafayı yemeyin.”Böyle deyince
tekrar kısa bir kahkaha attı.
“Bay Jin
gerçekten çok tatlı bir kızınız var.”dedi önce Bay Jin’e bakarak.Sonra kafasını
yüzünü tekrar bana çevirdi.
“Neden
delireyim ki?”
“E malum.
Çoğu yaş kemale ermiş.Çok yavaş hareket ediyorlar.Hatta eminim ki aralarında ismini
bile hatırlayamayan bunaklar vardır.”Birden arkamda hafif bir rüzgar esti.
“Sen nasıl
konuşuyorsun öyle Ae Cha!”diye bağırdı Bay Jin.Ben de sadece kafamı ona çevirip
omuz silktim.
“Neyse
tekrardan hoş geldiniz.Şimdi izninizle duş alacağım.”dedim.
“Akşam
yemeğinde umarım bize eşlik edeceksinizdir?”diye sordu Jung Hee.Bay Jin “Akşam
için plan…”cümlesini tamamlayamadan;
“Tabi
ki.Babamın yeni iş ortaklığını kutlamalıyım.Öyle değil mi?”
“Akşam
görüşürüz o zaman.”
“Görüşürüz.”diyerek
Bay Jin’e bakmadan yukarıya çıkıp duşumu aldım.
Yemeği dışarıda yiyeceğimize göre biraz
daha özenli giyinmeliydim.Aslında öyle şeylere dikkat etmem .Hep spor
takılırım.Kot-tişört.Ama bu sefer farklı.Dolabımı açıp didik didik ettim fakat
YOK.Giyebileceğim hiçbir şey yok.Hemen Bayan Hwa’yı çağırdım.
“Dadı ya bu
gün için giyebileceğim elbise lazım.Yardım et bana.” Bayan Hwa biraz
düşündükten sonra eliyle bir dakika işareti yapıp odadan çıktı.Kısa süre içinde
beyaz bir kutu ile geri döndü ve kutuyu bana uzattı.Kutunun kapağını açtığımda
kırmızı puantiyeli elbiseyi nazikçe çıkardım.
“Bu elbise
annene aitti.”dedi Bayan Hwa.Elimde tuttuğum elbiseye sıkıca sarıldım ve uzun
zamandır özlem duyduğum kokuyu içime çektim.Bu sırada fark etmeden bir damla
yaş akıp krem rengindeki halımı ıslattı.
Kendimi toparlayıp hazırlandım.Elbise
üzerime tam olmuştu.Saçlarımı dağınık topuz yapıp yanlardan bukleler
bıraktım.Hafif bir makyaj ve geçen sene bir arkadaşımın aldığı, elbiseme uygun
beyaz platform topuklu ayakkabıları giydim.Aynanın karşısına geçip son bir kez
baktım kendime.
Bu ben miydim?Ben ki ,üstünden pantolon ve
tişörtleri çıkarmayan kız şimdi hanım hanımcık biri olmuştu.
Aşağıya indiğimde Bay Jin mecburi olarak
beni bekliyordu. “Hadi gidelim.”diyerek karşısına dikildim.Öylece bakakaldı.
Gözleri dolmuştu.
“Annene çok
benziyorsun.”dedi.Şu anda duygusallığın sırası değildi.Gözlerimi devirip kapıya
yöneldim ama arkamda hiçbir hareketlilik yoktu.Arkama dönüp “Hadi gitmiyor
muyuz?”dedim.
Bay Jin yeni iş ortağı için Seul’deki en
muazzam resturuantlardan birinde yer
ayırtmış.ilk girdiğinizde belli bir düzene göre sıralanmış masalarla
karşılaşıyorsunuz.Resteurant bir otelin teras katında ve etrafta
ışıklandırmalar var.Köşede geleneksel enstrümanları çalan bir
grup.Anlayacağınız tam bir sosyete işi ama hakkını vermek gerek,manzarası
harika.
Ben aval aval etrafa bakınırken Bay Jin’in
seslenmesiyle önceden ayırtılmış olan masaya doğru ilerledim.Jung Hee henüz
gelmemişti.Bay Jin ile karşı karşıya oturduk.
“Geç
kaldığım için çok üzgünüm.”Jung Hee geç kalmış olduğundan biraz utanmışa
benziyordu.Yüzüme bir tebessüm yerleştirerek ayağa kalkıp selamladım.
“Önemli
değil oğlum.Biz de yeni geldik.”Bay Jin Jung Hee’ye oğlum mu dedi?
Jung Hee sandalyeyi çekerek yanıma oturdu.Kısa
sürede tatlı bir sohbet başladı.
“Cha bir şey
soracağım fakat…”Jung Hee ne soracaksa sorupla sormama arasında gidip
geliyordu.
“Ne istersen
sorabilirsin.”
“Şey… Sen
bize benzemiyorsun.Yani …” Kısa bir kahkaha attım.
“Neden bu
kadar sıkıyorsun kendini.”dedikten sonra biraz daha ciddileştim.
“Evet çekik
gözlü değilim.Ben tam Koreli değilim.Yarı Türk’üm.Annem bir Türktü.”dedim.O
sırada çaktırmadan Bay Jin’e baktım.Yerinde huzursuzca kımıldadı.
Muhabbet gittikçe işle ilgili olmaya
başladı.haliyle sıkıntı bastı.Bir süre sonra izin isteyerek –tabi ki nezaketten
yoksa onlara ne-lavaboya gittim.Zaten neredeyse hiç gözükmeyen makyajımı
temizledim.Maksat zaman geçirmek.Geri dönüğümde hiç muhabbetlerine karışmadan
sessizce yerime oturdum.
“ Hadi yeni
iş ortaklığı içi kadeh kaldıralım.”dedi Bay Jin.Nasıl ters bir adam bu yaa?
Yemek yenmeden önce kadeh kaldırılmaz mıydı? Aman banane.Zaten hemen çarptığı
için hemen çapıyor.
Bay Jin ve Jung Hee’nin uzattıkları şarap
kadehlerine ben de içinde su olan kadehi tokuşturdum.
Uzayıp giden gecenin sonunda Bay Jin’in
kalkmasıyla eve dönüş vaktinin geldiğini anladım.
“Ben
gelmiyorum baba.Biraz yürümek istiyorum.”O kadar çok yedim ki hazımsızlık
çekiyordum.Bay Jin başını “sen bilirsin” der gibi salladı.
Jung Hee’ye “İyi geceler “diledikten sonra
her tarafı ışıl ışıl parıldayan bir parkta yürümeye başladım.Kafamı
kaldırdığımda ağaç dalları arasında zorlukla gözüken yıldızlara dikkatlice
baktım ve kendimi az sonra yerde buldum.
“Lanet olası
topuklular.Off…”diye kendi kendime söylenirken bir el uzandı.Başımı
kaldırdığımda Jung Hee ile göz göze geldim .
“Siz burada
ne yapıyorsunuz?Evinize gitmediniz mi?”
“Sizin gibi
güzel bir bayanı bu saatte yalnız başına bırakamazdım.”dedi.Bir şey demeden
uzattığı elini tutarak kalmaya çalıştım ama bileğimin acısıyla hareket
edemedim.
“Bileğim.”dedim
kesik kesik acı içinde soluyarak.Gözlerimi kapatıp, acımı dindirmek için
bileğimi ovalarken kendimi birden boşlukta hissettim.Gözümü açtığımda Jung
Hee’nin kucağında buldum kendimi.
“Ne
yapıyorsunuz?”
“Hastaneye
gidiyoruz.”dedi hiç zorlanmadan hızla yürürken.Bende sesimi çıkarmanda Jung
Hee’nin kucağına iyice yerleşip baş döndüren parfüm kokusunu içime çektim.
Doktorlar “bileğimi incittiğimi, bir süre
üstüne basmamam gerektiğini “söyledi.Eve vardığımızda beni bekleyen dadım açtı.
“Ne oldu?”
dedi telaşlanarak.
“Dadı
endişelenme.Bileğimi burmuşum.”dedim.Bu sırada Jung Hee’nin kucağındaydım.
Jung Hee beni her ne kadar karşı çıksam da
odama kadar taşıdı.
“Teşekkür
ederim.”
“Vazifemdi.”dedi
kibar bir biçimde ve “İyi geceler “ diyerek gitti.
1
Ay Sonra…
Kısa süre içinde ayağım iyileşti.Bu süreçte
Jung Hee sürekli ziyaretime geldi ve şu anda çok iyi bir arkadaşlığımız var.Bay
Jin bundan pekte hoşnut değil ama sesini çıkaramıyor.
4 Gün Sonra…
Son 4 gündür
Jung Hee’ye ulaşamıyorum.Sanırım işleri yoğun fakat neden telefonu servis dışı?
[Yazarın Ağzından]
Ae Cha daha fazla dayanamayıp Bay Jin ile
konuşup,ona Jung Hee’yi sormak için çalışma odasına gitti.Kapıyı tam çalacakken
Bay Jin’in bağıra çağıra konuştuğunu duydu.
“Bu nasıl
olur?Nasıl bu şekilde dolandırılırım.Hem o kadar araştırmıştım.Nasıl
kandırılabilirim?”Kısa bir sessizliğin ardından bu sefer daha alçak bir sesle
konuşmaya başladı Bay Jin.
“Hemen o
Jung Hee adındaki dolandırıcıyı bulun.Hangi cehennemdeyse çıkarın
getirin.Umarım polisler önce bulur.Yoksa…”Ae Che daha fazla dinlemek
istemediğinden odasına geri döndü.
Ae Cha duyduklarına her ne kadar şaşırsa da
Jung Hee’ye sinirlenemiyordu.Babasına olan nefreti o kadar baskındı ki ona
gelen her kötülüğe sevinebiliyordu.Ae Cha düşünmeye başladı.Bir aydır
yaşadıkları yalan mıydı?Aslında pekte bir şey geçmemişti aralarında.Arada bir
buluşan gözler ve ardından kızaran yüzler.Kalp çarpıntıları…
Sonra Ae Cha bir aydır kendine itiraf
edemediği şeyi sonunda itiraf etti.Şu bir ay içerisinde bir gerçek vardı.Ae Cha
bir suçluya aşık olmuştu.